Dava Nedir?
⚠️Yazıda dipnot sayılarının üzerine tıklarsanız açıklamaları okuyabilirsiniz.
Siyasetten pek hoşlanmam; siyasi polemiklere de aklım ermez ama memlekette son zamanlarda (yok artık bu kadarı da olmaz dedirtecek cinsten) gelişmelere şahit olunca aklıma rahmetli Ozan Arif’in “İhanetin Adını Açılım Koydu Bunlar” adlı şiirindeki bir dörtlü geldi. Dörtlüye geçmeden önce birkaç hususu belirtmek istiyorum.
Şiirlerinde siyasilerin ismini zikretmekten veya onlara işaret etmekten çekinmeyen ayrıca dili de oldukça sert olan rahmetli Ozan Arif’in Devlet Bahçeli ile aralarında bazı sorunlar olduğu, yer yer aralarında hakaret davaların söz konusu olduğu (hatta Bahçeli ile küs şekilde vefat ettiği) bilinir.1Konuyla ilgili örnek haberler: AA, DİKEN 1, DİKEN 2, INDEPENDENT, +GERÇEK, vb…
Ozan Arif’in iyi bir hicivci olduğuna şüphe yok, ancak 2024 yılında Bahçeli’nin PKK Terör Örgütü Elebaşı hakkında kimsenin (bırakın söylemeye cesaret etmeyi) aklına dahi getiremeyeceği sözleri2AA, BBC 1, BBC 2, DİKEN, EURONEWS vb. gündemi hallaç pamuğuna çevirdi.
Tüm bunlar yaşanırken ben de özellikle milliyetçi arkadaşlarıma istemsizce “hayırdır neler oluyor” içerikli sorular sorma ihtiyacı duydum. Ancak nerdeyse tamamı bana “abi şok içindeyiz, şaşkınız, Bahçeli’nin elbet vardır bir bildiği” anlamında yanıtlar veriyor. “Vardır bir bildiği” ifadesi bu ifadeyi kullananın genellikle söyleyecek sözünün bulunmadığını veya aslında olan bitene katılmadıklarını ancak lidere itaat etmekten öte yapacakları birşeyler olmadığını belirtmenin “efendice” yolu gibi geliyor bana.
Oldukça girift bir duruma gelen bu konunun daha iyi anlaşılması için sol eğilimli (ulusalcı) ve milliyetçi (ülkücü) diyebileceğim3Her ne kadar kişileri belli kavramlarla tanımlamayı sevmesem de tartışanların konumunu vurgulamak için bu kavramları kullanmam gerekiyordu. iki kişi arasında yakın zamanda şahit olduğum muhabbet edasında bir tartışmadan kesit paylaşmak istiyorum. Ve inanın uzun zamandır böyle lezzetli bir muhabbete denk gelmedim.
Sol eğilimli (ulusalcı) için S, milliyetçi (ülkücü) için M harfini kullanacağım.
S– Çocuk, genç, yaşlı, öğretmen, doktor, savcı, hakim, asker, polis demeden binlerce vatandaşın şehit verilmesine neden olan lanet terör örgütü elebaşı hatta çocuk katili lakaplı Öcalan’ın bir nevi serbest bırakılmasını ve TBMM’ye gelip PKK’nın silah bırakmasına yönelik konuşma yapmasını Bahçeli’nin talep etmesini nasıl değerlendiriyorsun? Lütfen Bahçeli’nin geçmiş yıllardaki PKK, Öcalan ve Çözüm Süreci hakkındaki söylemlerini4Konuşmasından bir örnek. MHP’nin web sitesinde Bahçeli’nin tüm konuşmaları arşivlenmiştir. dikkate alarak değerlendirmeni yap.
M– Geçmişte söylenenler memleketin o dönemdeki durumu için söyelenmiştir. Geçmişi bugünün şartları için bağlama almak doğru olmayabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse yaşananlara ilişkin biz de ne diyeceğimizi bilemiyoruz, ancak bu tür girişimlerde bizim bilemediğimiz başka şeyler, devlet aklının öngördüğü ama bizim göremediğimiz bazı hususlar söz konusu olabilir. Bu yüzden Bahçeli’nin bu talebi yanlıştır diyemem.
S– Anladığım kadarıyla “Mevlâ neylerse güzel eyler” veya “zaman herşeyin ilacıdır” diyorsun.
M– Şimdilik evet.
S– Bu durumda Bahçeli’nin bu beklenmedik talebi için doğrudur da diyemezsin?
M– Bu soruna yanıt verdiğimi düşünüyorum…
S– Peki geçmişte küfürler ettiğiniz, lanetler okuduğunuz, belki de ülkenin şimdiye dek görülen en büyük suçlusu olarak tarihe geçecek birini TBMM’ye davet ettikten sonra “davanızı” nasıl tanımlayacaksın? Geçmişte savunduğunuz değerlerle ters düşecek söylemlerin liderinizce dillendirilmesi “davanız” için uygun mudur? Yoksa “davanız” liderinizin iki dudağı arasından çıkan veya çıkacak her türlü söz müdür? Lideriniz ne yaparsa veya söylerse davanıza aykırı olduğunu düşünürsünüz? Kısacası davanızın sınırları yok mu, nerede başlar nerede biter?
M– Ama bu çok uzun ve yanıt vereni yani beni yönlendirici içerikli bir soru oldu…
S– Yani şunu mu söylüyorsun: “Ben bir dava tanımlaması yaparsam davama ters düşmüş olurum!”
M– Hayır, müsade edersen açıklayayım; dünya oldukça hızlı bir değişim içinde ve bu değişimi inkar etmek veya buna direnmek akıllıca değil. Bu nedenle stabil bir dava tanımlaması yapmanın isabetli olmayacağını, davaların da zamanla manada değil belki ama şeklen veya kullandığı yöntemler yönüyle değişebileceğini ifade etmeye çalışıyorum. Örneğin son zamanlarda nedenleri değişmekle birlikte vatandaşlarımızından birçoğu ekonomik ve özgür ortam olmadığı düşüncesiyle memleketimizden yurt dışına gitti ve gitmek isteyen çok kişi de var; bu gidenlere “vatanını seven gitmez, vatan terkedilmez!” sloganlarıyla yanıt vermek belki geçmişte milliyetçilikti ancak bence bu gidenlerin gidiş nedenlerine odaklanıp onları memlekette tutabilmek için gerekli adımları atabilmek, memlekette yaşama isteğini taze tutacak ortamı sağlayabilmektir milliyetçilik. Kısacası tanımlar değişebilir…
S– Ama ben senden daha kurumsal bir yanıt bekliyordum, sen kendi kişisel tanımlamanı yaptın gibi. Bahçeli’nin sözünü eleştirmiyor oluşunun arkasında yatan nedenleri merak ediyorum. Gerçekten onun söylemlerine katılıyor musunuz yoksa katılmak zorunda hissettiğiniz için mi sessiz kalıyorsunuz! Şayet “lider ne derse desin doğrudur” düşüncesine sahipseniz bu durumda davanızın kişisel tanımının bir önemi kalmıyor; hatta davanızın temel düsturunun “liderimizin vardır bir bildiği” olduğu gibi absürd bir anlamı çıkıyor. Bu da davanızı ilkesiz gösteren bir durum. Yok şayet Bahçeli’nin bahsi geçen söylemlerine katılmıyorsanız ve sessiz kalmak zorunda kalıyorsanız bu durum bizi bambaşka bir yere götürür ki bu da “davanız” için pek sağlıklı görünmez! Görebildiğim ve hissedebildiğim kadarıyla son zamanlarda yaşananlar, siyasilerin söylemlerini sık ve keskin değiştirmeleri, özellikle sizin gibileri, yani o siyasi kanatta bulunanları, cendereye sokmuş gibi…
M– Sen soru sormaktan çok geniş yorumlarla değerlendirmeler yapıyorsun. Gerçi soru sormak zorunda da değilsin 🙂 Şunu belirteyim sana katıldığım hususlar yok değil, ancak geçmiş yaşantılar, değerler, savunular, söylemler belirttiğin gibi yeri geliyor bizi ezip geçiyor. Netice itibariyle dava denilen kavramların içini dolduranlar yani bu kavramlara hayat verenler kimler? Bu sorunun yanıtını verebilmiş değilim. Davaya anlam katanın veya davayı anlamlandıranın siyasi lider olduğunu varsayalım; zamanın değiştiğini, siyasetin ele alınma biçiminin değiştiğini, zamanla siyasi liderlerin değiştiğini, hatta siyasi liderlerin yerine gelen yeni liderlerin de değiştiğini hesaba katacak olursak davanın değişmeyeceği düşüncesiyle sıkı savunucusu olmak akıl işi değil. Aslında son zamanlarda yaşadıklarımız tam olarak bu. Liderleri fillere, liderleri lider yapan dava savunucularını da çimenlere benzetelim; filler söylemini aniden değiştirdiğinde ne yazık ki çimenler aşağıda ezilip kalıyor… Bu arada söylediklerim tüm “davalar” için geçerli…
Oldukça seviyeli geçen bu güzel muhabbet böyle sürdü gitti.
Peki bu muhabbetten ve yaşananlardan yola çıkarak ne mi düşünüyorum; aslında derdim siyasi hareketlerin ve özellikle de bu hareketlerin liderlerinin sıkı savunuculuğunu yapan arkadaşlarıma bir mesaj vermek: Siyasetçiler işi gereği yer yer (hiç beklemediğiniz anda ve tarzda) söylem değiştirirler5Örneklerini belirtmeme gerek yok, internette istemediğiniz kadar var.; liderlerin değişen söylemlerini duyanlar “siyasetçi değil mi, nasıl da kıvırdı” der geçiştirir ama sana aynı şekilde davranmaz! Muhakkak “bir bildiği olan” liderlerin sert u dönüşlerini normal karşılayanlar lideri takip edenler için aynı şeyi düşünmeyebilirler. Liderin söyleminden ötürü onun sahadaki takipçilerini yerden yere vurabilirler; “dün şöyle diyordun, hayırdır ne oldu bugün böyle diyorsun” diye lafı suratınıza çarpıverebilirler.
Bu “gereksiz” sıkı dava savunuculuğu yüzünden arkadaşlıklarını bitirenleri, birbirlerine düşman olanları gördüm. Arkadaşlıkları bitiren hatta düşmanlaştıran hususların tam tersini şimdi liderleri dillendiriyor!
Geçmişte savunduğunuz ama şimdi tam tersi davranışlar içerisinde bulunduğunuz o değerler nedeniyle biten arkadaşlıklar neyse de ya yitip giden hayatlar…!
Birilerine şirin görünmek için hava atacaksınız veya yanıt vereceksiniz, birilerini ikna veya alt edeceksiniz diye siyasi savunuculuğa soyunacağınız zaman savunduğunuz şeylerin aniden sırt dönmeniz gereken şeylere dönüşebileceğini aklınızın bir köşesinde bulundurun. Ve tabi ki bu sıkı dava savunucu davranışınız nedeniyle kimlerin kalbini kırdığınızı, kimlerden yoksun kaldığınızı bunların karşılığında ne kazandığınızı da düşünün!
Lafı çok uzattım bağışlayın.
İşte bugünleri öngören rahmetli Ozan Arif’in dörtlüsü6Bu dörtlüyü veya bu dörtlünün yer aldığı şiiri sevdiğim/sevmediğim veya doğru/yanlış bulduğum için paylaşmadım. Son zamanlarda şahit olduklarımdan ötürü şaşkınlığımı gizleyemediğim ve bu dörtlüyü anımsadığım için paylaştım.:
İhanetin Adını Açılım Koydu Bunlar
İmralı’dan o mel’un çıkarsa da şaşmayın!
Bunlar onu Meclis’e sokarsa da şaşmayın!
Yakasına madalya takarsa da şaşmayın!
Şehitlerin öcünü almaktan caydı bunlar!
İhanetin adını “açılım” koydu bunlar!
📅 09.01.2025 | Serdar UZUN